26 Eylül 2010 Pazar

Yeknesak Hayatımın Yek Zamanlarından Biri


2010 yılının ilk saniyelerinde bile bile yalnızlık ve yalnızken bile kalabalıklardan uzaklaşamamış olmak, bu fotoğrafın arkasındaki hikaye...

Objektifimden yeni yılın coşkusunu yansıtmak değil amacım. İnsan yaşayamadığını yansıtamıyor belki de! Benim hissettiğim ise hüzün değil alabildiğine kuru soğuk.

Fotoğrafa gelince, çok anlam yükledim ona ama kendime sakladım. Geriye sert bakışları, elindeki sopasıyla kalabalığa bir şeyler anlatmaya çalışan bu genç adam kaldı. Acaba ne anlatıyor bu adam diyenlere;

"Güvenlik Anıtı : Kızılay'da Güvenpark içerisindedir. (...) Türk Ulusunun polis ve jandarmaya bir armağanı olduğundan dolayı Emniyet Anıtı da denilmektedir. Anıtın Kızılay'a bakan yönünde; güveni temsil eden bir sopayı eline alan kuvvetli genç erkek heykelleri yer almıştır. (...) sağında Türk Polisinin, solunda Türk Jandarmasının halka olan yardımlarını sembolize eden çeşitli kabartmalar bulunmaktadır. Anıtın Bakanlıklara bakan yönünde ise; Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda ve inkılap hareketlerinde beraber bulunduğu arkadaşları belirtilmektedir. (...) Sağ tarafta insan zekasını, sol tarafta ise çitçinin tarım çalışmalarını belirten kabartmalar yer almıştır." (Kültür ve Turizm Bakanlığı)

Güvenpark güvenlik anıtının hemen arkası güvenlik kuvvetlerinin seyyar karakolu olarak görev yapıyor artık sebebini pek anlamamış olsam bile. Ne kadar güvendeyiz sorusu kafamın içinde...

20 Eylül 2010 Pazartesi

Büyük Umutlar, Küçük Umutlar ve Volkanik Cam



Hatırladığım, anladığım ve yorumlayabildiğim kadarıyla yazmaya çalışıyorum. Üstü kapalı bir yüzleşme bu.

Bir doğa yürüyüşü sonrası ekipteki arkadaşlardan Pelin sanırım bir yaratıcı drama çalışması gerçekleştirdi. Bizim katılımımızla. Ekipteki herkese tombul ve yeşil renkli birer ahşap boncuk dağıttı. Hepimiz halka halinde yanyana dururken kendimiz için dilek tutmamızı istedi. Kısa bir süre sonra küçük ve kahverengi boncukları dağıtarak kendimiz için tuttuğumuz dileklerin onda birini arkadaşlarımız veya ihtiyacı olanlar için dilememizi istediğinde bir duraksama yaşadım. İnanın kendim için tuttuğum dileklerin bencilliği altında ezildim. Onda birini dileyemedim o an işte. Sonrası daha acıydı, sırayla herkesin büyük ve küçük umutlarını soruyordu. Kişiye özel  Umutlar olduğunu bahane ederek sıvıştım usulca. Bencilliğimin herkes tarafından bilinmesini istememiştim çünkü. Bencilliğimle kendi içimde hesaplaştım ama sonucun değiştiği pek sanmıyorum. Canlılar bencil yaratılışlı temelde.

Saklıyorum boncukları hatırlatması için bencilliğimi...

Pelin bir Hasan Dağı hatırası olarak getirdiği Obsidiyen (Volkanik Cam) taşlarından birini de bana vermişti. Hoşlanacağımı düşünerek. Benim için Büyük Umutlar, Küçük Umutlar Boncuklarım ve Volkanik Cam yanyana gelince ayrı bir anlam oluşturmuştu. Kendim için yaptığımdan daha güzelini yapma ihtiyacı hissettiren obsidiyen'den bir parçayı işleyerek gerçek sahibine ufak bir süs yapmıştım. :)

19 Eylül 2010 Pazar

At Osuruğu Mantarı - Puffball Fungus





O ayağımın altındaki ne ola? Bu bir mantar ve üzerine basılması da düşünüldüğü kadar kötü bir şey değil. Çünkü bu sevimli mantarcık, mekanik enerjiyi kendisi için fayda sağlayacak şekilde kullanabiliyor. Esasen yağmur damlalarının çarpması ihtiyaç duyduğu asil mekanik enerjiyi oluşturuyor. Körük seklindeki yapısı ile sporlarını saçıyor etrafa ve havaya. Rüzgarın şiddetine göre dağılıyor sporlar ve neslinin devamını sağlıyor böylece...

Adına gelince yöresel bir hitap şekli ve gerekçesi belli sanırsam :)

Kaynaklar:

http://www.naturefootage.com

http://herbarium.usu.edu/fungi/funfacts/Dispersal.htm

Soy Metal değil Has Metal!



Gittiğim bir kursta bize "elektriği en iyi hangi metal iletir?" diye bir soru yönelttiler ki düşündüğümde verilen cevaplar (ortamdaki herkes elektrikle ilgili adamlar) cahilliğimizin göstergesiydi. Cevaplarımız Altın ve Platin gibi soy metallerin üstüne yoğunlaşıyordu, cevapları oluşturan metallerin kendine has özelliklerinin olduğu açıktı. 

Dünyada elektrik dağıtım şebekelerinde maliyet-iletkenlik değerlendirmesi yapılarak Bakır ve Alüminyum metalleri tercih edilmekteydi. Hassas elektronik/ses devrelerinde Altın metali kullanımı ise duyduğumuz ve aklımızda yer etmiş bir durumdu ve sanırım soy metallerin en değerlisi Platin de kafamızı karıştırmıştı bu yüzden işte.

Hiç ummadığımız Gümüş metali sorunun cevabıydı. Ertesi gün, hafif kırık bir gururla araştırmış ama cevabın doğruluğunu tescil etmiştim. Bu sayede gümüşü taktir etmeyi öğrendim. Enerji aktarımında kullanılamayacak kadar değerli bu metal iş elektrik/enerji iletimi olunca bir numaraydı. Ki benim için gelecekte züğürt hobi malzemesi (Altınla kıyaslanınca) olarak kullanılacaktı. Böylece sıkı dost olduk Gümüşle.

Kah işledim, hediye ettim, sevgimi gösterdi. Kah hediye oldu bana.
Farklı bir şekilde bile olsa enerji taşıdı, bir sevenden diğerine...
Bu sebeptendir ki Gümüş sadece soy metal değil Has Metaldir artık benim sözlüğümde.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Kıymetlimmm




Dalımdan 17 Eylül'de koptum.
Güz gülüyüm, nazlıyım diyecek oldum.
Arabesk kaçmaktan korktum.
İşin aslı kışa değil yaza küstüm.

15 Eylül 2010 Çarşamba

Yaşama Kök Salmak



Eğer en sarp yere düşen bir tohum olsaydınız ne yapardınız? Hiç var olmamayı mı yoksa zor şartlarda yaşama kök salarak şansınızı sonuna kadar zorlamayı mı tercih mi ederdiniz?

Resimdeki ökseotu tohumu (?? muhtemelen) ile aslanağzında olduğu gibi yaşam bir yolunu arıyor ve biliyor ki kolay değil yaşamak...

Boylu Boyunca mı? Sere Serpe mi?



Ayaş'ta vadi içinde bu ağaç çevre şartlarının da etkisiyle yatmış yere ve görünce arkadaşlarımdan biri boylu boyunca bir diğeri ise sere serpe yatmış diye yorumladı ağacı. İnsan gibi özellik kazandı gözümüzde. Zorlamalarla uzanmış bedeni, hayata tutunduğu kökleriyle yeni zorluklara hazırlanıyor gibiydi. Hayat da zaten zorluklara göğüs gerenlere her zaman bir öncekinden daha fazla zorluk çıkarmakla nam salmamış mıydı zaten?

ve arkadaslarımın aklından bir şiir geçmişti o an ama bu Orhan Veli şiiri miydi bilmem!

Uzanıp yatıvermiş sere serpe
Entarisi sıyrılmış hafiften
Kolunu kaldırmış koltuğu görünüyor
Bir eliyle de göğsünü tutmuş.
İçinde kötülük yok biliyorum
Yok, benim de yok ama...
Olmaz ki!
Böyle de yatılmaz ki!